Dil Ve Konuşma Bozuklukları

  • Sesletim(Artikülasyon) konuşma sesi nasıl yapılır sorusunun cevabıdır.

    Artikülasyon organları yani; dil, çene, dişler, dudaklar, damak ve vokal kıvrımlar aracılığı ile gelen hava akımı kullanılarak oluşturulur. Sesletim bozukluğu sesleri üretmedeki sorunları içerir. Sesletim bozukluğunda sesler;

    • Yer değiştirebilir; kedi yerine tedi

    • Atlanabilir; bal yerine al

    • Bozulabilir;

    Makas yerine nazal yani hırıltılı bir makas. Daha basit anlatım olarak çocukta /r/ fonemi olmadığında ara yerine aya der. Çocuğun ara diyebilmesi için /r/ foneminin nasıl çıkartıldığını öğrenmesi gerekir. Kurumumuzda sesletim sorunları olan çocuklarda her bir sesin üretimi hızlı bir şekilde öğretilmekte ve 2 ile 4 hafta içerisinde günlük hayata genellemesi sağlanmaktadır.

  • Yarık dudak ve damak doğumdan gelen genetik kökenli olup çok nadir bir anomalidir. Ayrı ayrı veya birlikte (dudak ve damak), hafif-kısmi veya ileri-tam yarık şeklinde görülebilir. Bu çocuklarda ciddi konuşma ve yutma problemi görülebilir ve bu durum velofaringeal yetmezlik olarak adlandırılır. Daha basit anlatımıyla burun boşluğu ve ağzın arasının kapanmasıyla ilgili yetersizlikler, velofarengeal yetmezlik olarak adlandırılır Tedavi cerrahi ile yarıkların kapatılmasıdır; günümüzdeki yöntemlerle cerrahide yüksek oranda başarı sağlanabilmektedir. Ancak yarıklar kapatılabilse bile bazı durumlarda velofaringeal yetmezlik yani yutma ve konuşma problemleri çeşitli derecelerde devam edebilir. Velofaringeal yetmezlik ayrıca damağa yönelik bazı ameliyatlar ve çok nadiren de bademcik-geniz ameliyatları sonrasında da görülebilir. Bu hastalar da terapi açısından dikkatle ele alınmalıdır ve başarılı bir cerrahi sonrasındaki terapi sonunda başarıya ulaşılabilir.

  • Afazi konuşması önceden normal olan bireylerde geçirilmiş beyin hasarı sonucu ortaya çıkan edinilmiş bir dil bozukluğudur. Beyindeki çeşitli alanlarda meydana gelen hasar sonucunda konuşma, konuşulanı anlama, adlandırma, tekrarlama, okuma ve yazma gibi beceriler bir kısmı ya da tamamı etkilenir. Nedenleri; beyin damar hastalıkları, beyin tümörleri, beyin kanamaları, kafa travması, enfeksiyon hastalıkları vb. sayılır.Konuşmayı anlama, konuşma gibi alanların yanı sıra; bellek ve dikkat bozuklukları afazi, aprakside afaziye eşlik edebilir. Dolaysıyla Afazi sonrası kişinin planlama, günlük yaşamsal etkinlikleri yerine getirme, problem çözme ve karar verme becerileri de etkilenebilir. Afazisi olan birey bir işe nereden ve nasıl başlayacağını belirlemekte, o işi yapılması için gerekli basamakları oluşturmakta güçlük yaşayabilir. Afazi sınıflandırması literatürde değişiklik gösterebilmektedir. Sıklıkla kullanılan sınıflandırmaya göre Afazileri başlıca “akıcı” ve “tutuk” olmak üzere iki temel guruba ayırabiliriz. Afazi türlerine göre ise; konuşma, işitsel anlama, adlandırma, tekrarlama okuma ve yazma becerileri olmak üzere ayrı ayrı değerlendirme yapılarak bireye özgü terapi programı hazırlanır.

  • Sesbilgisel bozukluklar, konuştuğumuz dilin kuralların ait bilgiyi (sesbilgisini/fonoloji) edinme güçlüğüdür. Çocuk kelimeyi telaffuz eder fakat anlaşılmaz. Gelişimsel sesbilgisel bozukluklar, çocuklarda okuma ve yazma güçlükleri görülmesinde neden olabilir.

    Fonolojik bozukluk için örnekler;

    Çocuk “gol” yerine “dol” der ya da ‘kaş’ yerine ‘taş’ der(Önleştirme).

    Çocuk ‘su’ yerine ‘du’ ya da ‘fare’ yerine ‘pare’ der(Duraklaştırma)

    Fonolojik Bozukluk ve Artikülasyon Bozukluğu Arasındaki Önemli Farklar

    Artikülasyon bozukluğundaki hatalar konuşma sesi ile ilişkili iken fonolojik bozuklukta ise hatalar fonemlerin dile özgü fonksiyonları ile ilişkilidir. Artikülasyon bozukluğunda konuşma sesi formunda zorluk çekilirken fonolojik bozuklukta çocuk fonemi düzgün üretebilir fakat gerekli içerikte uygun olarak kullanamaz. Artikülasyon bozukluğunda olan hatalar daha periferik iken fonolojik bozuklukta olan hatalar santral kaynaklı olur. Artikülasyon bozukluğunda dilin bileşenlerine bakarsak, ekler, sözdizimi, anlam bilgisi gibi alanlarında problem yokken fonolojik bozuklukta bu bileşenlerde problem görülebilir.

  • Çocukların / bebeklerin yaşlarıyla uygun şekilde ses, hece ve kelimeleri söyleyememe durumlarıdır.

    Örnek: 12 ay yaş civarında hiç hece söyleyememeleri

    14-17 ay civarında “anne, baba” söyleyememesi

    2 yaş civarında hiç kelime söyleyememesi

    3-4 yaş civarında hiç cümle kuramaması

    Bu gibi durumlarda “gecikmiş konuşma ve dil” söz konusu olabileceğinden; bu durumdaki bebek ve çocukların ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmeleri gerekmektedir.

    Nedenleri:

    Çocukluk çağındaki dil ve konuşma gecikmelerinin çeşitli nedenleri olabilir. Bu durumdaki çocukların sırasıyla “Çocuk hastalıkları uzmanı” , “KBB uzmanı” “odyolog” tarafından değerlendirilmesi gerekir. Muayenede kulak, ağız içi yapılar; dil, boğaz ve gırtlağın normal olduğu görülmelidir. İlk başta ve en önemli sebep olan işitme kaybı olması durumu mutlaka test edilmelidir. İşitme kaybı tespit edilen çocuklar zaman kaybedilmeden uygun şekilde habilite/rehabilite edilmelidir. İşitmesi normal olanlar mutlaka “Çocuk Nörolojisi uzmanı” tarafından görülerek ek engeller de ekarte edilmelidir. Bu çocuklarda otizm/zihinsel engel atlanmamalıdır. Altta yatan bir hastalık bulunamayabilir. Bazı ailelerde nedeni belirlenemeyen genetik olarak gecikmiş konuşma olabilir.

    Dil ve Konuşma terapisinin önemi:

    Bu tür çocukların zaman kaybedilmeden konuşma terapi programına alınmaları çok yararlı olacaktır. Böylece dil ve konuşma yetilerinin gelişmesi hızlanır, dolayısıyla zihni gelişme ve sosyalleşmede gecikme engellenmiş olur.

  • Ülkemizde yeni doğanlarda ileri derecede işitme kaybı; yaklaşık her 1000-1500 doğumdan birinde görülmektedir. Ülkemizde yeni doğan işitme tarama programı çerçevesinde işitme tarama testi doğumdan sonraki bir ay içinde yapılmaktadır. İşitme kaybı tespit edilen bebek/çocuklar ivedi bir şekilde işitme habilitasyon/rehabilitasyonu programına alınmalıdır.

  • Bu çocuklarda ayrıntılı odyolojik değerlendirme ve görüntülemeler yapıldıktan sonra 6 ay civarında iki taraflı işitme cihazı habilitasyonu başlanmalıdır. Cerrahi/Odyolojik uygunluğu olan hastalar koklear implant-biyonik kulak programına alınır. Bu çocuklar gerek ameliyat öncesi gerekse ameliyat sonrasında habilitasyon programlarına alınmalıdır. Kurumumuzda işitme kayıplı bireylerin gelişimi; Odyoloji konuşma bozuklukları uzmanı ve odyologlarımız tarafından uluslararası standartlarda değerlendirilmekte ve kişiye özgü program hazırlanarak terapi desteği verilmektedir. Verilen hizmetler aşağıda sıralanmıştır;

    • Uygun Dinleme Cihazları

    • Yardımcı Dinleme Cihazları

    • İşitsel Algı Eğitimi

    • İletişim Strateji Eğitimi

    • Aile Rehberliği

    • Psiko-Sosyal Danışmanlık

    • Bilişsel/Lisan Gelişimi

    • Konuşmayı Anlama

    • Konuşma-Dil Terapisi

    • İşitsel Sözel Terapi

  • Akıcılık bozukluğu kekemelik ve takifemiden(hızlı-bozuk konuşma) oluşmaktadır. Akıcılık bozukluğu; sesler, heceler, kelimeler ve ifadelerdeki tekrarlar, takılmalar, hız ve ritimdeki anormal şekilde karakterize olan konuşmanın akışındaki kesilmelerdir. Bu duruma aşırı gerginlik, kaçınma davranışı şeklinde ikincil davranışlar eşlik edebilir. Akıcılık bozuklukları gelişimsel ve edinilmiş olarak iki başlıkta incelenebilir. Kurumumuzda kekemelik sorunu yaşayan bireylere değerlendirme terapi ve danışma hizmetleri verilmektedir.

  • Kekemelik, en yaygın akıcılık bozukluğudur. Birçok formu (tekrarlar, uzatma, duraksama, ünlemler) ile konuşmanın ritminin veya akışının takılmalar, kesilmeler veya duraklamalar ile bölünmesidir. Bunun yanı sıra, kekemelik şiddeti arttıkça fiziksel gerginlik, negatif reaksiyonlar, artan kaçınma ya da genel olarak iletişimden uzaklaşma ikincil davranış olarak ta eşlik edebilir. Kekemelik sıklıkla çocukluk döneminde başlar ve bazı durumlarda, yaşam boyunca sürer.

  • Çocuk döneminde görülen kekemelik genellikle 2,5 yaşında başlar. Kekeleyen çocukların da %95’i 5 yaşından önce kekelemeye başladığı bilinmektedir. Çocukluk döneminde görülen kekemeliğin %80’i kendiliğinden ortadan kalkabilmektedir. Çocukluk çağında görülen kekemelik ülkemizde sıklıkla gelişimsel kabul edilip müdahale edilmemekteydi. Modern yaklaşımların çıkmasıyla birlikte çocuk dönemi kekemelikte modern terapi teknikleri ile profesyonel destek kurumumuzda sunulmaktadır.

  • Kurumumuzda çocuk ve yetişkinlerde modern kekemelik tedavi/terapi yöntemleri uygulanmaktadır.(Lidcomebe çocukluk çağı kekemelik, Akıcılığın Şekillendirilmesi, yardımcı araç ritim metodu metronome, Dile dayalı Yaklaşımlar vb) Yapılan bazı araştırmalara göre; kekemelikte uygulanan terapi yöntemlerinin kekemeliğin şiddetini azaltmada birbirlerine göre anlamlı farklılık göstermediğini ortaya koymuştur. Dolayısıyla uygulanan yöntemden ziyade konuşma terapistinizin kullanıldığı terapi yöntemini ne kadar iyi uyguladığı önemlidir. Terapide ön koşulumuz çocuğun eğitime katılmak isteğinin olması ve verilecek egzersizleri günlük olarak uygulamasıdır.

  • Konuşma işitme ses solunum fonasyon ağız yüz düzeneği kullanılarak gelişen; nöral entegrasyon içeren ve pek çok fizyolojik sistemin koordinasyonunu gerektiren duyusal ve motor bir süreçtir. Konuşmada; solunum, seslem(fonasyon), rezonans, sesletim(artikülasyon) ve prosodi bileşenlerinden bir veya birkaçında oluşan bir nöromotor sorunu ile ortaya çıkan konuşma bozuklukları motor konuşma bozuklukları denir. Dizatri ve Apraksi iki tip motor konuşma bozukluğudur.

  • Dizartri, Konuşma kaslarındaki güç ve kontrolle ilgili sorunların yolduğu bir motor konuşma güçlüğüdür. Farklı sinir ve kas hastalıklarına bağlı olarak konuşma organlarımızdaki (dudaklar ,gırtlak,dil, damak ve çene) görülen güçsüzlük ya da koordinasyon bozukluğu sonucunda ortaya çıkar. Dizartri’de konuşmanın bileşenleri; solunum fonasyon(ses üretimi),artikülasyon rezonanas ve prosodi gibi bileşenleri etkilenebilir. Dizartrik konuşmada nefesli, boğuk, genizsi, bozuk ritimli, ses şiddetinin kontrolsiz ya da seste sert olması şeklinde olabilir. Çocuklarda Dizartri’nin edinsel ve doğumsal birçok nedeni vardır. Dİzartriler beyine ya da konuşma organlarına ait doğumsal anamoli nedenlerine bağlı olabileceği gibi doğum öncesi hasarlara bağlı olarak ta ortaya çıkabilir. Ayrıca; beyin felci, kafa yaralanmaları, tümörler, beyin cerrahisi girişimleri veya ilaç kullanımı sonrası görülebilir. Dizartri türleri; flasid, spastik, ataksik, hipokinetik, hiperkinetik, tek taraflı üst motor nöron dizartrisi ve karma(mikst)dizartrilerdir.Her birinde farklı dizartri özellikleri gözlenir.

  • Motor becerileri etkileyecek herhangi bir güçsüzlük olmadan beceri gerektiren hareketlerin yapılamamasına apraksi denir. Apraksi çeşitlerinin her biri farklı bir yetinin yapılamamasını tanımlayan çeşitli adları vardır. Bunlar; konuşma apraksisi, bukkofasiyal apraksi, idyomotor apraksi,ideasyonal apraksi, limb apraksisi(Uzuvlara-genellikle el kullanımına ilişkin),Oral apraksidir.

  • Konuşma seslerinin üretilmesinde gerekli olan sinir ve kas düzeninin fonksiyonel olmasına konuşmaya yardımcı olan organlarda bir noksanlık ya da felç durumu olmamasına rağmen konuşma ve konuşma seslerin istemli olarak üretilmesindeki güçlüktür. Apraksili kişiler şu alanların birinde veya birkaçında sorun yaşayabilir; konuşma için gerekli ağız dil yanak gibi organların hareketlerinin konuşulan dile uygun olarak seçilmesi planlanmasında, organize edilmesinde ve başlatılmasında. Bu güçlük ses hece sözcük ya da cümle seviyesinde olabilir. Daha uzun ve karmaşık sözcüklerin yanı sıra kısa ve basit sözcükler de de güçlük yaşanabilir.

    Konuşma Apraksisi;

    1)Edinilmiş apraksi

    2)Gelişimsel konuşma apraksisi şeklinde ikiye ayrılır.

    Edinilmiş konuşma apraksisi genellikle yetişkinlerde gözlenir. Afazide sıkça karşılaşılan bir durumdur. Beyindeki konuşma ile ilgili bölümlerinin hasarlanması sonucunda var olan konuşma yetilerinde kayıp ya da yetersizlik şeklinde ortaya çıkar. Beyindeki hasar; inme/felç, beyin travması tümör veya beyni etkileyen bir başka hastalıktan kaynaklı olabilir. Genellikle gelişimsel konuşma apraksisi çocuklarda ortaya çıkar ve doğumdan itibaren gelişir. Tanılanması kolay değildir. Bunun için muhakkak ayrıntılı olarak değerlendirme gereklidir.

  • Oral apraksi olan bireyin sözlü olmayan hareketlere istemli kontrol sağlamada güçlük çekmesi olarak tanımlanır. İstemli hareket güçlüğü olan bireyin kendilerinden istenen sözlü veya sözlü olmayan hareketi oldukça bilinçli olarak deneme zamanında karşılaşılan zorluk olarak açıklanabilir. Örnek; çocuk kendisinden istendiğinde dili çıkarmada veya üst dişinin arkasına koymada zorlanabilir.

  • Konuşmanın çok hızlıysa kişinin başkaları tarafından anlaşılmasındaki sorun oluşuyorsa ve iletişim aksıyorsa bu durum konuşmadaki bir diğer akıcılık sorunu olan takifemi olarak tanımlanır. Takifemi (Hızlı Bozuk Konuşma);Konuşmanın anlaşılırlığını etkileyecek derecede hızlı, düzensiz veya her ikisinin birlikte gözlendiği bir durumdur. Ses hece söz ve duraklama örüntüsü normalde beklenenden farklıdır. Akıcılık bozukluğu fark edilebilir düzeyde belirgindir ancak kekemelikten farklıdır. Tek heceler rahatlıkla tekrarlanabilir. Kekemelikteki gibi ünlemler ve yaymalar olabilir. Hızlı konuşma, ifadelerin anlaşılmasını sıklıkla engelleyebilir. Kişinin kendisinin ya da özellikle yakın çevresinin bu durumu sorun olarak algılaması durumunda konuşma terapistinden yardım talep etmesi gereklidir. Uygun konuşma hızının sağlanmasına yönelik olarak kullanılacak terapi teknikleriyle bireyin anlaşılır ve akıcı bir şekilde konuşması sağlanabilir.

  • Yutma bozukluğunun diğer biline adı disfaji ‘dir. Disfaji’de yiyecek ağız boşluğundan mideye geçişinde gecikme, engellenme ve nefes borusuna kaçması şeklinde ortaya çıkabilir. Yutma bozukluğu yaşa bağlı olmadan her hastada sinirsel(nörojenik), mekanik, psikolojik nedenler ve kas hastalıklarına (miyojenik) bağlı olarak oluşabilir. Yutma bozuklukları ileri yaşlarda sık görülen bir problemdir.50 yaş üzerinde yutma bozukluğu(disfaji) tanısı konulan kişilerin oranı %22 olarak belirlenmiştir. Amerika’da tanılanan disfaji hastası yıllık 1 milyondur. Felç, dejeneratif nörolojik rahatsızlıklar, baş ve boyun kanserlerinde yutma bozukluğunun olma olasılığı yüksektir. İnme geçiren bireylerin %50 ila %70’inde yutma bozukluğu görülmektedir. Baş veya Boyun kanserinde yakalanmış ve radyoterapi tedavisi almış hasta guruplarında da disfaji sıkça rastlanmaktadır. Parkinsonlu hastaların %25 ila %40’ı yutma bozukluğu görülür. MS hastalarının %30’ yutma güçlüğü görülür Yutma sorununun değerlendirmesinde MBYÇ (Modifiye Baryum Yutma Çalışması veya diğer adıyla Videofloroskopi) ya da FEES(Fiberoptik Endoskopik Yutma Değerlendirmesi) ileri tetkikler uygulanır. Hangi tedavi stratejisinin uygulanacağına değerlendirme sayesinde karar verilir. Yapılan değerlendirmeyle hani gıdaların yutulduğu ya da yutulamadığı, hangi fazlarda sorun olduğu belirlenir.Yutma tedavisinde uygulanan yöntemler şunlardır. Diyet Uyarlaması: Hastanın ihtiyacına uygun olan kıvamı belirleyerek hastanın güvenli yutmasını sağlamak amaçlanır. Telafi edici manevralar; Pozisyonel yutma tedavisi de denir. Yiyeceklerin daha kolay ve güvenli şekilde yutulmasını sağlanması amaçlanır. Dolaylı yöntemler; Hastanın ihtiyacına uygun olan ağız-yüz-motor hareketlerini geliştirmek ve hastanın yutmasını olumlu etkilemek hdeflenir. Doğrudan Yöntemler; Beslenme güvenliği için çeşitli manevralar kullanılır. Bu manevralar hastanın yemekler nefes borusuna kaçırmadan yutmasına yardımcı olmak hedeflenir. Duyusal Uyarma Teknikleri; Yutma refleksini uyarmak, ağız boşluğunda duyusal farkındalık yaratmak, oral fazdan faringeal faza geçişte gecikmeyi azaltmak hedeflenir. Elektriksel Uyarı Tekniği; Bu tedavi yutma tedavileri içinde en etkili sonuçlar veren tedavi olarak nitelendirilir. Yutkunma esansında işlev geren kasların elektrik stimülasyonu ile uyarılarak rehabilite etmek amaçlanır.